Yapay Zekâ Tahminleri
- Admin
- 22 Eyl
- 4 dakikada okunur
Bu yazı, orijinal kaynaktan Türkçe’ye çevrilmiştir.

Elbette bir noktada beklenti sönecek ve yapay zekâ, tıpkı internet, elektrik ya da içten yanmalı motor gibi hayatımızın sürekli bir parçası haline gelecek. Ama en azından önümüzdeki yıl, muhtemelen daha da uzun bir süre boyunca, hem şaşırtıcı gelişmelere hem de yorumculardan gelen heyecan ve abartılı söylemlere tanık olacağız. Bunun nedeni, yapay zekânın iş dünyasında ve toplumda yaratacağı (veya bazı durumlarda tehdit edeceği) değişim beklentilerinin, önceki teknolojik devrimlerin hayal bile edemeyeceği boyutlara ulaşmasıdır.
Yapay zekâ, makinelerin yalnızca fiziksel işleri değil, aynı zamanda “düşünsel” işleri de—planlama, strateji oluşturma ve karar verme—yapacağı bir geleceğe işaret ediyor. Bunun, insanların daha anlamlı işlerle meşgul olabildiği bir ütopyaya mı, yoksa kitlesel işsizliğe ve toplumsal huzursuzluğa mı yol açacağını görmek için henüz erken. Muhtemelen 2019’da bu uç senaryolardan birine varmayacağız. Ancak konu, tartışılmaya devam edecek. Bu arada, önümüzdeki dönemde görmeyi bekleyebileceğimiz beş önemli gelişme şunlar:
1. Yapay zekâ giderek uluslararası politikanın konusu olacak
2018’de büyük güçler, ticaret ve savunma söz konusu olduğunda ulusal çıkarlarını korumak için daha fazla duvar örmeye başladı. Bu durum en çok dünyanın iki büyük yapay zekâ süper gücü olan ABD ve Çin arasındaki ilişkilerde görüldü.
ABD hükümetinin AI geliştirmede kullanılan ürün ve hizmetlere yönelik tarife ve ihracat kısıtlamaları karşısında Çin, Ar-Ge’de kendi kendine yetebilmek için çabalarını artırdı.
Huawei, kendi AI işlemci çiplerini geliştirme planlarını duyurdu. Böylece Çin’in büyüyen yapay zekâ endüstrisi, Intel veya Nvidia gibi ABD’li üreticilere olan bağımlılığını azaltmayı hedefledi.
Öte yandan, Google bir yandan Çinli teknoloji şirketleriyle (birçoğu Çin hükümetiyle bağlantılı) iş yapmaya istekli olduğu için kamuoyu tarafından eleştirildi; diğer yandan ise ABD hükümetiyle iş birliklerinden çalışanlarının baskısıyla çekildi—teknolojisinin askerîleştirileceği endişesi nedeniyle.
Milliyetçi siyasetin yeniden yükselişte olduğu bu dönemde, iki temel tehlike göze çarpıyor:
Yapay zekâ teknolojisinin otoriter rejimler tarafından özgürlükleri (mahremiyet ya da ifade özgürlüğü gibi) kısıtlamak için kullanılması.
Akademi ve sanayi arasındaki uluslararası iş birliği ruhunun zarar görmesi. Oysa bu açık iş birliği çerçevesi, yapay zekânın bugünkü hızlı gelişiminde kilit rol oynadı. Ulusal sınırların etrafına duvarlar örmek, yalnızca ilerlemeyi yavaşlatmakla kalmaz, aynı zamanda AI ve veri için ortak standartların gelişimini de sekteye uğratır.
2. “Şeffaf Yapay Zekâ”ya Geçiş
Yapay zekânın topluma geniş ölçekte benimsetilmesinin önündeki en büyük engel, “black box problem” (kara kutu problemi). Çoğu zaman yapay zekânın nasıl çalıştığı anlaşılmaz görünüyor.
Yapay zekânın tüm potansiyeline ulaşabilmesi için güvenilir olması gerekiyor. Yani verilerimizle ne yaptığını, neden ve nasıl kararlar aldığını bilmemiz gerek. Ancak bu genellikle zor, çünkü AI’nin faydalı olmasını sağlayan şeylerden biri, bizim göremediğimiz veya sezgilerimize aykırı gelen bağlantılar kurabilmesidir.
Şeffaflık yalnızca kamuoyunun güvenini kazanmakla ilgili değil. Aynı zamanda araştırma ve iş dünyası için de kritik. Açıklık, verilerde veya algoritmalarda önyargıyı (bias) ortaya çıkarır. Bazı raporlar, şirketlerin gelecekte etik veya adil bulunmama ihtimali nedeniyle AI çözümlerini uygulamaktan geri durduğunu bile gösteriyor.
2019’da, yapay zekâda şeffaflığı artırmaya yönelik adımların artmasını bekleyebiliriz. Örneğin IBM, OpenScale teknolojisiyle kararların nasıl alındığını daha izlenebilir hale getiren bir sistem tanıttı. Bu sayede sadece “ne karar alındığını” değil, “bu kararın nasıl alındığını”—hangi verilerden, hangi ağırlıklarla, hangi önyargı riskleriyle—görebiliyoruz.
Avrupa’da yürürlüğe giren GDPR (Genel Veri Koruma Tüzüğü), vatandaşlara yalnızca makineler tarafından alınan ve “hukuki veya başka önemli etkileri” olan kararlara karşı bazı korumalar sağlıyor. Henüz büyük bir siyasi kriz konusu olmasa da, 2019’da bu konunun kamuoyunda daha çok tartışılması ve işletmeleri şeffaflığa teşvik etmesi bekleniyor.
3. Yapay zekâ ve otomasyon, her iş alanına daha derinlemesine girecek
2018’de şirketler, yapay zekânın neleri yapıp neleri yapamayacağı konusunda daha net bir tabloya sahip olmaya başladı. Verilerini düzenledikten ve hızlı kazanç sağlayabilecek alanları belirledikten sonra, pilot projelerden küresel ölçekli uygulamalara geçmeye hazır hale geldiler.
Finansal hizmetlerde, saniyede binlerce işlemi analiz eden makine öğrenimi algoritmaları rutin hale geldi.
Perakendeciler, fişlerden ve sadakat programlarından veri toplayarak AI motorlarına aktarıyor, böylece satış performanslarını artırıyor.
Üreticiler, makinelerin ne zaman bozulacağını öngörmek için predictive technology (öngörücü teknoloji) kullanıyor.
2019’da bu akıllı, öngörücü teknolojilerin tüm operasyonlara yayılmasına tanık olacağız.
AI; insan kaynakları (HR), tedarik zinciri optimizasyonu, lojistik kararları, işe alım ve işten çıkarma süreçlerinde daha fazla rol alacak. Uyum (compliance) ve hukuk yönetiminde AI çözümlerinin daha fazla benimsenmesi bekleniyor. Bu araçların çoğu “as-a-service” (hizmet olarak) sunulacağından, KOBİ’ler de bu teknolojiden faydalanabilecek.
Ayrıca daha fazla işletme, sahip olduğu verileri yeni gelir akışlarına dönüştürecek. Büyük veri tabanları sayesinde, sektörlerinde adeta “Googlify” olabilecekler. Örneğin John Deere, tarımsal veriler üzerinden sunduğu analitiklerle çiftçilere daha verimli ürün yetiştirme imkânı sağladı. 2019’da daha fazla şirket bu modeli benimseyecek.
4. Yapay zekâ, yok ettiğinden daha fazla iş yaratacak
Uzun vadede yapay zekânın işsizliğe mi yoksa iş-ütopyasına mı yol açacağını görmek mümkün değil. Ancak kısa vadede, tablo daha net. Gartner’ın tahminine göre, 2019 sonunda yapay zekâ yok ettiğinden daha fazla iş yaratacak.
Otomasyon nedeniyle 1,8 milyon iş kaybolacak, özellikle de üretim sektörü darbe alacak. Ancak 2,3 milyon yeni iş yaratılacak. Bu yeni işlerin çoğu eğitim, sağlık ve kamu sektöründe olacak.
Bunun nedeni, yapay zekânın özellikle beyaz yaka işlerde “destekleyici” (augmenting) bir rol üstlenmesi. Depo çalışanları veya kasiyerler otomasyonla tamamen değiştirilebilirken, doktorlar ve avukatlar için geliştirilen AI çözümleri onların yanında çalışan yardımcı sistemler olarak konumlandırılıyor. Rutin işleri devralıyor, son kararı ise insana bırakıyor.
Bu da teknik tarafta yeni iş alanları doğuruyor: AI sistemlerini geliştiren, uygulayan ve eğiten insanlar. Aynı zamanda mevcut profesyoneller de varlığını sürdürüyor.
Finans sektöründe ise tablo daha sert olabilir. Eski Citigroup CEO’su Vikram Pandit’in 2017’de yaptığı tahmine göre, beş yıl içinde sektörde insan iş gücü %30 azalabilir. Arka ofis işlevlerinin otomasyona devredilmesiyle, bu öngörünün 2019’da gerçekleşmeye başladığını görebiliriz.
5. Yapay zekâ asistanları gerçekten faydalı hale gelecek
Bugün, çoğu kişi farkında olmadan Google’da arama yaparken, Amazon’da alışveriş yaparken veya Netflix izlerken yapay zekâ tabanlı öneri motorlarından faydalanıyor.
Biraz daha fark edilen etkileşim, Siri, Alexa veya Google Assistant gibi AI asistanlarıyla yaşanıyor. Bu asistanlar, modern dünyadaki veri kalabalığını anlamlandırmamıza yardımcı oluyor.
2019’da, her zamankinden daha fazla insan AI asistanlarını kullanarak takvimlerini düzenleyecek, yolculuk planlayacak veya pizza siparişi verecek. Bu hizmetler, davranışlarımızı daha iyi öğrenip alışkanlıklarımızı anladıkça çok daha faydalı hale gelecek.
Kullanıcı verileri, uygulama geliştiricilerine hangi özelliklerin değer yarattığını, hangilerinin ise kaynak tükettiğini gösteriyor. Böylece gerçekten kullanmak istediğimiz fonksiyonlar—örneğin taksi çağırmak, yemek sipariş etmek, restoran seçmek—daha da kolay ve erişilebilir hale geliyor.
Bunun yanında, doğal dil işleme (natural language processing) algoritmaları sayesinde, AI asistanları insan konuşmalarını anlamakta her geçen gün daha başarılı oluyor. Bugün Alexa veya Google Assistant ile diyaloglarımız biraz yapay görünebilir. Ancak bu alandaki hızlı ilerleme sayesinde, 2019 sonunda makinelerle çok daha doğal, akıcı sohbetler yapmaya alışacağız.
Sonuç
Yapay zekâ önümüzdeki yıllarda hayatımızın ayrılmaz bir parçası olacak. Kimi zaman tehdit, kimi zaman fırsat olarak görülse de, yapay zekanın hem iş dünyasını hem de toplumları dönüştürme gücü tartışılmaz.
Uluslararası politikalardan iş gücü piyasasına, şeffaflıktan kişisel asistanlara kadar geniş bir yelpazede büyük değişimlere hazırlıklı olmamız gerekiyor.




Yorumlar